Orman yangınları, iklim değişikliğinin en yıkıcı fiziksel risklerinden biridir ve sanayi tesisleri ile enerji altyapıları üzerinde ciddi tehdit oluşturur. Şiddetli orman yangınları, fabrikalar, rafineriler veya enerji santralleri gibi tesislere doğrudan zarar verebilir, hatta tamamen yok olmalarına yol açabilir. Örneğin, yenilenebilir enerji projeleri arasında yer alan rüzgar ve güneş enerji santralleri bile yangınlardan etkilenebilir; yangın dumanı ve ısı, güneş panellerinin verimini düşürebilir, enerji iletim hatlarında arızalara neden olabilir. Bu riskler sadece fiziksel hasarla sınırlı değildir: Yangınlar sebebiyle oluşan uzun süreli elektrik kesintileri, işletmeler için kesinti süreleri ve gelir kayıpları yaratır. Ayrıca, artan sigorta primleri ve bakım masrafları gibi dolaylı maliyetler de şirketlerin karşılaşacağı diğer sorunlardır.
Yenilenebilir Enerji Projelerinde Orman Yangını Örneği
Rüzgar enerjisi santralleri gibi yenilenebilir projeler, orman yangını riskine karşı özel önlemler almayı gerektirir. Bir rüzgar santralinin işletme güvenliği, çevresindeki orman yangını tehlikesinin düzeyine bağlı olarak ciddi şekilde etkilenebilir. Saha ve iletim hatları için yangın riskini önceden analiz etmek, tesis sahiplerinin kuru ot ve yanıcı bitki örtüsünü temizleme, yangın söndürme ekipmanlarını hazır bulundurma gibi proaktif adımlar atmasını sağlar. Örneğin, 2023 yılında dünya genelinde yaşanan büyük orman yangınları, birçok güneş ve rüzgar enerjisi projesinin geçici olarak durmasına veya verim kaybına uğramasına neden olmuştur. Bu tür olaylar, sürdürülebilir enerji yatırımlarının iklim risklerine karşı dayanıklılığını artırmanın önemini göstermektedir.
Varlık Yatırımları ve Finansal Risk
Büyük varlık yatırımları (örneğin bir şirketin fabrika, enerji santrali veya altyapı yatırımı) orman yangınlarının yarattığı fiziksel risklerle karşı karşıyadır. İklim değişikliğiyle birlikte daha sık ve şiddetli hale gelen yangınlar, yatırımın değerini olumsuz etkileyebilir. Küresel ölçekte 2017-2021 arasında orman yangınlarının yol açtığı zararların, önceki beş yıla kıyasla dokuz kat artarak toplam 81.6 milyar ABD dolarına ulaştığı tahmin edilmektedir. Bu durum, orman yangınlarının artık yatırımcılar tarafından ciddi bir finansal risk unsuru olarak görülmesine yol açmıştır. Uluslararası raporlama çerçeveleri de (örneğin TCFD), şirketlerin bu tür akut fiziksel riskleri tanımlamasını ve finansal planlamalarında dikkate almalarını tavsiye etmektedir. Dolayısıyla, varlık yatırımlarını yangın riskine karşı güvence altına almak isteyen kurumların, bu riskleri ölçebilecek ve yönetebilecek veri ve araçlara yönelmesi kritik hale gelmiştir.
UrClimate Score Verileriyle Risk Ölçümü
Orman yangını riskinin nicel olarak ölçülmesi, şirketlerin proaktif önlemler alabilmesi ve risk yönetim stratejileri geliştirebilmesi için temel oluşturur. UrClimate Score verileri, tam bu noktada devreye girerek orman yangını riskini mekânsal ve dönemsel olarak skorlamaya imkan tanır. Bu sistem, güvenilir meteorolojik ve topografik ham verileri yüksek doğruluklu algoritmalarla işleyerek belirli bir coğrafi nokta için yangın tehlikesini hesaplar. Örneğin, UrClimate Score, bir yatırım lokasyonunda mevcut orman yangını tehlikesini ve farklı iklim senaryoları altında 2050 yılına kadar beklenen risk seviyelerini yıl bazında sunabilir. Bu sayede mühendisler ve sürdürülebilirlik uzmanları, bir fabrikanın veya enerji tesisinin ileriye dönük yangın risk profilini net bir şekilde görebilir. Yüksek mekânsal çözünürlüklü veri (şehir içinde hatta mahalle düzeyine inebilen) sayesinde de risk değerlendirmesi son derece detaylı hale gelir. Sonuç olarak, UrClimate Score, orman yangınları gibi afet risklerinin sayısallaştırılması ve haritalandırılması konusunda yenilikçi ve tamamlayıcı bir veri sunarak karar vericilere rehberlik etmektedir.
TSRS ve Uluslararası Standartlara Uyumun Önemi
İş dünyasında iklim risklerinin şeffaf bir şekilde raporlanması, hem yasal zorunluluklar hem de paydaş beklentileri nedeniyle gittikçe önem kazanıyor. Türkiye’de yeni yayımlanan Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS), iklimle ilgili risk ve fırsatların açıklanmasını belli ölçekten büyük şirketler için zorunlu hale getirmiştir. TSRS, küresel ISSB’nin S1 ve S2 standartlarıyla tam uyumlu olup, şirketlerin iklimle ilgili fiziksel risklerini (örn. orman yangınları) ve geçiş risklerini raporlamasını şart koşar. Bu çerçevede, orman yangını riski gibi konuların şirket raporlarında açıkça ele alınması gerekmektedir. Uluslararası ölçekte ise TCFD (İklimle Bağlantılı Finansal Açıklamalar Görev Gücü) önerileri, finansal raporlarda iklim risklerinin senaryo analizleriyle birlikte değerlendirilmesini tavsiye etmektedir. TSRS ve TCFD gibi standartlara uyum, sadece yasal bir gereklilik olmakla kalmaz; aynı zamanda şirketlerin yatırımcı güvenini korumasına ve uzun vadeli stratejilerini sağlamlaştırmasına yardımcı olur. Özetle, orman yangınları gibi varlık yatırımlarını tehdit eden risklerin, UrClimate Score gibi bilimsel verilere dayalı araçlarla ölçülüp raporlanması, hem yasal uyum açısından hem de sürdürülebilir bir iş stratejisi için vazgeçilmez hale gelmiştir.