UrClimate Next ile Yüksek Çözünürlüklü ve Daha Doğru İklim Tahminleri

İklim Verilerinde Yeni Nesil Yaklaşım – UrClimate Next: Karmaşık iklim dinamiklerini doğru tahmin etmek, özellikle yerel ölçekte (örneğin belirli bir tesis veya şehir için) her zaman zorlu bir görev olmuştur. Geleneksel küresel iklim modelleri ve hava tahmin sistemleri, yüksek hesaplama maliyetleri nedeniyle genellikle düşük mekânsal çözünürlükte sonuçlar üretir ve bu da yerel detayların kaçırılmasına yol açar​. Örneğin, global bir modelde bir grid hücresi yüzlerce kilometrekareyi temsil edebilir ve bu ölçek altında küçük ölçekli fırtınalar veya topoğrafik etkiler yeterince yakalanamaz. UrClimate Next, bu sorunu aşmak için ileri seviye “nesting” (iç içe modelleme) ve derin öğrenme tekniklerini bir araya getirerek yüksek çözünürlüklü iklim verileri sunan yenilikçi bir platformdur. İleri seviye nesting yaklaşımı, global iklim modelinden elde edilen sınır koşullarını alıp, daha küçük bir bölgede çok daha ince grid çözünürlüğüne sahip bölgesel modeller çalıştırmaya dayanır​.

Bu sayede, büyük ölçekli atmosferik dolaşımla tutarlı fakat yerel coğrafi özelliklere (ör. arazi yapısı, şehirleşme, deniz-kara dağılımı) duyarlı ayrıntılı iklim projeksiyonları üretmek mümkün olur. Nitekim geçmişte bölgesel iklim modelleri ~50 km çözünürlükle çalışırken, günümüzde 5 km hatta altında grid boyutlarına inen simülasyonlar gerçekleştirilmiştir​.

UrClimate Next, bu tür fiziksel modellere derin öğrenme tabanlı akıllı iyileştirmeler entegre ederek bir adım ileri gidiyor. Derin öğrenme, düşük çözünürlüklü model çıktılarının istatistiksel olarak yeniden ölçeklendirilmesi (downscaling) için kullanıldığında, adeta bir süper çözünürlük yöntemi gibi davranarak daha ince detaylar oluşturabiliyor​. Son yıllarda yapılan çalışmalar, derin sinir ağlarıyla üretilen hava tahminlerinin, orta vadeli hava tahminlerinde geleneksel fizik tabanlı modelleri bile geride bırakabildiğini gösteriyor​.

UrClimate Next de bu potansiyeli kullanarak, fiziksel modellerin isabetini makine öğrenimiyle artırıyor. Örneğin, bir bölgedeki tarihi hava verileriyle eğitilen derin öğrenme algoritmaları, global modelde çözünürlük yetersizliğinden dolayı düzleşen arazi etkilerini ya da küçük çaplı fırtına sistemlerini yakalamayı öğreniyor. Tabii ki platform, yalnızca istatistiksel yöntemlere değil, aynı zamanda fiziksel tutarlılığa da büyük önem veriyor – tahminlerde enerji veya kütle korunumu gibi temel iklimsel dengelerin korunmasına özen gösteriliyor​. Bu sayede UrClimate Next, yüksek çözünürlüklü çıktılar üretirken, bu çıktılardaki verilerin gerçekçi ve güvenilir olması sağlanıyor.

Uzman İklim Bilimciler Tarafından Doğrulanmış Veriler: İleri teknoloji yöntemler ne kadar güçlü olursa olsun, insan uzmanlığı ile desteklenmediğinde istenmeyen sapmalar veya güvensizlikler yaratabilir. UrClimate Next bu nedenle “insan denetimini” sürecin vazgeçilmez bir parçası haline getiriyor. Platform tarafından üretilen yüksek çözünürlüklü iklim verileri, deneyimli iklim bilimciler ve meteorologlar tarafından titizlikle kontrol edilip valide ediliyor. Uzmanlar, model çıktılarının bölgesel iklim özellikleriyle uyumlu olup olmadığını, tarihsel kayıtlarla tutarlı tahminler yapıp yapmadığını ve fiziksel mantığa uygunluğunu detaylıca inceliyorlar. Örneğin, bir bölgenin geçmişte hiç gözlenmemiş bir iklim davranışı model tarafından öngörülüyorsa, bunun sebebi araştırılıyor: Gerçekten yeni bir risk işareti mi, yoksa modelin hatalı bir öngörüsü mü? Bu süreçte, uzmanlar gerektiğinde model ayarlarını (parametrelerini) iyileştirerek veya ek veri kaynakları ile besleyerek sonuçların doğruluğunu artırıyor. Ayrıca UrClimate Next, üniversiteler ve araştırma kurumlarıyla iş birliği içinde hareket ederek en güncel bilimsel bulguları ve veri setlerini sistemine entegre ediyor. Bu sayede, kullanıcılar platformdan aldıkları verilerin bilimsel açıdan sağlam ve güvenilir olduğundan emin olabiliyorlar. Kısacası yapay zekâ + insan zekâsı birleşimi, UrClimate Next verilerini kalite açısından bir adım yukarı taşıyor. Sonuç olarak, sürdürülebilirlik uzmanları ve mühendisler, karşılarındaki verilere gönül rahatlığıyla güvenerek planlama yapabiliyor – çünkü bu veriler hem gelişmiş algoritmaların hem de uzman aklının süzgecinden geçerek geliyor.

Yüksek Çözünürlüklü ve Daha Doğru Tahminlerin Sağladığı Avantajlar: UrClimate Next’in en büyük farkı, mekânsal çözünürlükteki üstünlüğüdür. Platform, iklim risk verilerini şehirlerde apartman ölçeğine kadar detaylandırabilecek kadar yüksek çözünürlükte sunmaktadır​. Bu, bir kentin genel iklim riskini göstermek yerine, mahalle mahalle, hatta bina bazında risk farklarını ortaya koyabildiği anlamına gelir. Örneğin, aynı şehir içinde alçak rakımlı kıyı semtinin sel riski yüksek çıkarken, birkaç kilometre ötede yükselti üzerindeki bir mahallede risk çok daha düşük olabilir – UrClimate Next bu ayrımları net şekilde gösterir. Böylesi ince detaylar, altyapı planlaması ve varlık yönetimi için kritik değerdedir. Platformun sağladığı veriler sadece uzun vadeli iklim projeksiyonları ile sınırlı değil; aynı zamanda günlük hava durumu tahminlerini ve ekstrem hava olayları için erken uyarıları da içerir. Gelişmiş derin öğrenme destekli hava tahmin modülleri sayesinde, işletmeler yaklaşan şiddetli fırtına, aşırı yağış veya sıcak hava dalgası gibi olaylar için önceden uyarı alabiliyor. Örneğin, bir yenilenebilir enerji santralinin işletmecisi, önümüzdeki hafta beklenen bir fırtınanın türbinleri etkileyeceğini birkaç gün önceden öğrenerek gerekli önlemleri alabilir. Ya da bir liman yöneticisi, yaklaşan kasırga nedeniyle gemi ve konteyner operasyonlarını nasıl ve ne zaman durduracağına dair karar desteği alabilir. UrClimate Next’in ara yüzü, harita tabanlı görselleştirmeler ve anlaşılır raporlamalarla bu verileri sunarak karmaşık bilimsel çıktıları karar vericiler için sade bir biçimde erişilebilir kılıyor​.

Kullanıcılar, etkileşimli haritalar üzerinden tesislerinin veya yatırım bölgelerinin risk skorlarını görebiliyor, farklı iklim senaryolarını seçerek gelecekte koşulların nasıl değişebileceğini inceleyebiliyorlar. Ayrıca platform, farklı emisyon senaryolarını (ör. iyimser ve kötümser küresel ısınma senaryoları) dikkate alarak belirsizlik aralıklarıyla birlikte çıktılar sunuyor – böylece mühendisler en kötü durum senaryosuna karşı bile hazırlık yapabiliyor.

Sürdürülebilirlik Uzmanları ve Mühendisler için Yaratılan Değer: UrClimate Next, sağladığı çözümlerle kurumsal sürdürülebilirlik ekipleri, şehir plancıları ve mühendislik birimleri için somut değer yaratıyor. İlk olarak, risklerin erken tespiti sayesinde şirketler ve yerel yönetimler savunmasız oldukları noktaları önceden belirleyebiliyor. Bu da gerek mevcut varlıkların güçlendirilmesi (örneğin bir fabrikanın sel riskine karşı set inşa etmesi), gerekse yeni yatırımların en az riskli bölgelere yönlendirilmesi konusunda proaktif adımlar atılmasını sağlıyor. İkinci olarak, operasyonel sürekliliğin korunması anlamında büyük kazanımlar elde ediliyor: Daha isabetli ve yerel tahminler, elektrik şebekelerinden tedarik zincirine kadar pek çok alanda kesinti yaşanmasını engelleyecek planlamaları mümkün kılıyor. Örneğin bir enerji şirketi, UrClimate Next verilerine dayanarak şebekesinin en zayıf halkalarını belirleyip aşırı hava olayları öncesi bakımlarını yapabilir; bu da olası bir fırtınada hizmet sürekliliğini artırır. Üçüncü olarak, finansal ve stratejik karar alma süreçlerinde belirsizlikler azalıyor. Sürdürülebilirlik uzmanları, artık iklim risklerini rakamsal verilerle ifade edip yatırım getirisi hesaplarına dahil edebiliyorlar. Mühendisler ise altyapı tasarımında geçmişe dönük ortalama değerlere değil, ileri projeksiyonlara dayalı tasarım kriterlerine yer vererek “iklime dayanıklı” yapılar inşa edebiliyorlar. Örneğin bir köprü tasarlanırken, yalnızca geçmiş 50 yılın maksimum su seviyesine değil, UrClimate Next’in önümüzdeki 50 yıl için öngördüğü maksimum su seviyesine göre yükseklik belirlemek, ileride milyonlarca dolarlık hasarı engelleyebilir. Son olarak, UrClimate Next regülasyon ve raporlama açısından da kullanıcılarına avantaj sunuyor. Artan düzenleyici baskılar (TCFD gibi iklimle ilgili finansal beyanlar veya ülke bazında zorunlu iklim risk açıklamaları), şirketlerin iklim risklerini şeffaf şekilde raporlamasını gerektiriyor. UrClimate Next’in bilimsel olarak desteklenmiş verileri, bu raporlamalar için güvenilir bir kaynak oluşturuyor ve kurumların paydaşlarına karşı hesap verebilirliğini güçlendiriyor.

Sonuç: UrClimate Next, iklim teknolojileri alanındaki en güncel gelişmeleri bünyesinde toplarken, yüksek çözünürlüklü veri, yapay zekâ ve uzman bilgisini harmanlayarak iklim risk tahminlerinde bir sıçrama sağlıyor. Bu sayede sürdürülebilirlik uzmanları ve mühendisler, karmaşık iklim belirsizliklerini yönetilebilir verilere dönüştürerek somut aksiyonlar planlayabiliyor. İster bir sanayi tesisinin sel riskini azaltmak olsun, ister bir rüzgâr çiftliğinin bakım programını optimize etmek ya da bir limanın geleceğe dönük yatırım planını yapmak olsun – doğru ve güvenilir iklim öngörüleri karar vericilerin en güçlü yardımcısı haline geliyor. UrClimate Next, sunduğu çözümlerle sadece bugünün iklim risklerini yönetmeyi değil, aynı zamanda geleceğin belirsizliklerine karşı dirençli ve sürdürülebilir bir yol haritası çizmeyi mümkün kılıyor. Böylece, iklim değişikliğinin kaçınılmaz etkilerine rağmen, bilgi gücüyle donanmış bir adaptasyon sayesinde büyük yatırımlarınızı güvende tutabilirsiniz.

İklim Değişikliği ile Artan Sel Riskleri: Türleri, Etkileri ve Veri Odaklı Analiz

İklim değişikliğinin en somut etkilerinden biri, fiziksel riskler kategorisinde yer alan sel (taşkın) olaylarının artışıdır. Son yıllarda dünya genelinde sellerin sıklığı ve şiddeti yükselmiş; can kayıpları ve ekonomik zararlar ciddi boyutlara ulaşmıştır​. Mühendislik ve sürdürülebilirlik alanındaki profesyoneller için sel risklerini anlamak ve yönetmek, iklim uyum planlarının kritik bir parçası haline gelmektedir. Bu yazıda sel türleri ve etkileri, iklim değişikliğinin sel üzerindeki etkileri, küresel ve Türkiye özelinde sel risklerindeki artış ve veri odaklı risk analizi yaklaşımıyla UrClimate Next platformunun bu alandaki rolü ele alınacaktır.

Sel Türleri ve Etkileri

Sel vakaları farklı biçimlerde ortaya çıkabilir ve her birinin oluşum dinamikleri ile verdiği zararlar farklıdır. Başlıca sel türleri ve özellikleri şöyle özetlenebilir:

Ani Seller (Flash Floods): Çok kısa süre içinde aşırı yağış düşmesiyle veya baraj/seddep patlaması gibi ani olaylarla oluşan, hızla gelişen sel tipidir. Genellikle 6 saatten kısa bir sürede meydana gelir ve su seviyesinde ani yükselmeler görülür​. Ani seller, özellikle dar vadilerde veya şehir içindeki dere yataklarında raging torrent tarzında akışlara sebep olup önüne çıkan her şeyi sürükleyebilir. Bu nedenle can kaybı riski en yüksek sel türlerinden biridir ve uyarı için çok kısa reaksiyon süresi bırakır.

  • Akarsu Taşkınları (Nehir Taşkınları): Uzun süreli veya şiddetli yağışlar sonucunda nehir ve dere yataklarının taşıyabileceğinden fazla su birikmesiyle, suyun yataktan taşıp çevresine yayılması durumudur​. Genellikle geniş alanları etkiler; tarım arazileri, yerleşimler ve altyapı sular altında kalabilir. Akarsu taşkınları günlerce sürebilir ve ekonomik kayıpların yanı sıra can kaybına da yol açabilir.
  • Kıyı Taşkınları (Kıyı/Sahil Su Baskınları): Fırtınalar sırasında oluşan kuvvetli rüzgârlar ve düşük basınç, deniz seviyesini aniden yükselterek dalgaların kıyıyı aşmasına neden olur​. Bu tür taşkınlar özellikle deniz kenarındaki şehirlerde ve delta bölgelerinde görülür. Kıyı taşkınları sonucunda liman yapıları, sahil yolları ve yerleşimler hasar görebilir; erozyon ve tuzlu su girişimi uzun vadeli çevresel etkilere yol açabilir.
  • Yağış Bazlı Taşkınlar (Plüvyal – Yüzey Selleri): Herhangi bir nehir ya da deniz taşması olmaksızın, doğrudan yoğun yağışın etkisiyle suyun birikmesi sonucu meydana gelen taşkınlardır. Yağmur suyunun toprak veya altyapı tarafından emilemediği ya da şehirlerde drenaj sisteminin kapasitesini aştığı durumlarda ortaya çıkar. Özellikle kentleşmiş alanlarda, beton ve asfalt yüzeylerin fazla olması nedeniyle yağmur suyu akışı kısıtlanır; alt geçitler, bodrum katları ve sokaklar suyla dolarak maddi hasara ve ulaşım aksamasına neden olur.

İklim Değişikliğinin Sel Üzerindeki Etkisi

Atmosferdeki sera gazı birikiminin yol açtığı küresel ısınma, sel olaylarının hem sıklığını hem de şiddetini etkilemektedir. Temel etki mekanizmalarından biri, artan sıcaklıkların atmosferde daha fazla su buharı tutabilmesidir. Fizik kanunlarına göre atmosfer sıcaklığı her 1°C arttığında, havadaki su buharı taşıma kapasitesi yaklaşık %7 artar​. Bu da uygun koşullar oluştuğunda daha yoğun yağışların düşebileceği anlamına gelir. Nitekim IPCC 6. Değerlendirme Raporu’na göre, son yıllarda biriken kanıtlar aşırı yağış olaylarının sıklık ve şiddetinde küresel ölçekte artış olduğunu göstermektedir​. Özellikle kısa süreli, şiddetli sağanak yağışların geçmişe kıyasla daha sık yaşandığı ve bunun da ani sel riskini artırdığı bilimsel olarak ortaya konmuştur.

İklim değişikliğinin bir diğer kritik etkisi de deniz seviyesinin yükselmesidir. Küresel ortalama deniz seviyesi 20. yüzyıl başından bu yana yaklaşık 20 cm yükselmiş ve yükselme hızı son yıllarda iyice artmıştır​. Uydu verilerine göre 2006-2018 döneminde denizler yılda 3,7 mm hızla yükselmiştir ki bu, 20. yüzyıl ortalamasının neredeyse üç katıdır​. Deniz seviyesindeki bu yükseliş, kıyı taşkınlarının taban seviyesini yukarı çekerek daha küçük fırtınalarda bile su baskını yaşanmasına yol açar. Önceden nadir görülen yüksek gelgit (med-cezir) taşkınları bile birçok kıyı kentinde rutin hale gelmeye başlamıştır. Ayrıca fırtına kaynaklı dalga ve su taşkınları, yükselen deniz seviyesi nedeniyle çok daha geniş alanları etkilemekte ve daha uzun süreli su baskınlarına neden olmaktadır.

Özetle, iklim değişikliği sel risk profilini olumsuz yönde değiştirmektedir. IPCC öngörülerine göre, mevcut emisyon senaryoları altında 2100 yılına kadar deniz seviyesinde 30 cm ile 1 m arasında bir yükselme yaşanabilir​. En kötü senaryoda, Grönland ve Antarktika buz tabakalarının kararsız hale gelmesi durumunda 2100’e kadar 2 metreyi bulan bir yükseliş bile mümkün görülmektedir​. Böyle bir durumda bugün 100 yılda bir görülen büyük kıyı taşkınları, gelecekte çok daha sık (belki her birkaç yılda bir) yaşanır hale gelecektir.

Türkiye ve Dünya Genelinde Sel Risklerinin Artışı

Hem dünyada hem de Türkiye’de sel vakalarının istatistikleri, riskin arttığına işaret ediyor. Dünya genelinde sel felaketleri son yıllarda en sık gerçekleşen doğal afet türü haline gelmiştir. Örneğin 2021 yılında dünya çapında 432 büyük doğal afet kaydedilmiş ve bunların 223’ü sel kaynaklıdır​. Bu sayı, önceki 20 yılın ortalamasına (~163) göre %36 daha fazladır​. 1990-2023 döneminde ise dünya çapında 4800’den fazla sel felaketi yaşanmıştır; 2021 yılı bu dönemde kaydedilen en yüksek ikinci sel sayısına sahiptir​. Şekil 1, 1990’dan itibaren sel afetlerindeki artış trendini göstermektedir.

Şekil 1: 1990-2023 arası dünya genelinde yıllık sel felaketi sayısı. Bar grafik, 1990’lardan itibaren sel afetlerinin sayısında düzenli bir artışı ve 2020’li yıllarda önceki dönemlere kıyasla belirgin şekilde yüksek değerleri göstermektedir

Türkiye de küresel eğilime benzer şekilde sel riskinin yükseldiği ülkeler arasındadır. Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre 2010-2021 yılları arasında Türkiye’de 2486 adet şiddetli yağış ve sel olayı raporlanmıştır; bu, aynı dönemde en sık görülen meteorolojik afet olan fırtınaya (2645 olay) yakın bir değerdir​. Özellikle son yıllarda ivme artmıştır: 2018 ve 2019 yıllarında ülke genelinde 300’ün üzerinde sel olayı yaşanmış, 2018-2021 dönemindeki her bir yılda sel kaynaklı afet sayısı 200’ün üzerinde gerçekleşmiştir​. Bu sayı, önceki yıllara kıyasla belirgin bir artışı ifade etmektedir. Örneğin, sadece 2020 yılında Türkiye’de meydana gelen meteorolojik karakterli doğal afetler içinde en fazla payı şiddetli yağış/sel olayları almış ve 2020’de 200’ü aşkın sel olayı kaydedilmiştir​.

UrClimate Next ile Veri Odaklı Risk Analizi

Sel risklerinin arttığı bir geleceğe hazırlanırken, doğru ve hızlı risk analizi yapabilmek kritik hale geliyor. Bu noktada, iklim verilerini karar destek araçlarına dönüştüren dijital platformlar büyük avantaj sağlamakta. UrClimate Next, bu amaçla geliştirilmiş bir platform olup, validasyonu tamamlanmış iklim projeksiyon verilerini kullanarak mühendislerin ve sürdürülebilirlik uzmanlarının sel gibi iklim risklerini hızlıca değerlendirmesine imkân tanır. Platform karmaşık iklim model verilerini arka planda işleyerek kullanıcıya anlaşılır risk skorları sunar. Böylece uzmanlar karmaşık veri setleriyle uğraşmadan tek bir tuşla belirli bir lokasyon veya tesis için sel riski analizini gerçekleştirebilirler.

UrClimate Next’in arkasında, geçmiş gözlemlerle tutarlılığı test edilmiş kapsamlı bir iklim veri altyapısı bulunmaktadır. Örneğin, 2014-2024 yılları arasında Türkiye’de meydana gelen 45 sel vakasının lokasyonları incelenmiş ve bu noktaların UrClimate sel risk skorları analiz edilmiştir​. Sonuçlar, platformun yüksek risk puanı verdiği bölgelerin fiilen sel felaketlerine maruz kalan yerlerle büyük ölçüde örtüştüğünü göstermiştir. Bu tür bir validasyon çalışması, platformun geleceğe yönelik projeksiyonlarının da güvenilirliği için önemli bir göstergedir.

Mühendislik ve sürdürülebilirlik ekipleri, UrClimate Next sayesinde TCFD, GDP, GRI ve Türkiye özelinde TSRS (Türkiye Sürdürülebilirlik Raporları Standartları) standartlarına uygun veri temin edebilirler. Proje sahalarının veya kritik altyapıların gelecek on yıllardaki sel riskini hızlıca öngörerek gerekli önlemleri proaktif şekilde tasarlayabilmektedir.

Sonuç olarak, iklim değişikliğinin getirdiği belirsizlikler karşısında veriye dayalı karar verme her zamankinden önemli. Sel risklerinin arttığı bir dünyada, UrClimate Next gibi yenilikçi araçlar sayesinde risk analizi süreçleri hem hızlanmakta hem de bilimsel güvenilirlik kazanmakta. Bu da altyapı projelerinden şehir planlamasına, sigortacılıktan afet yönetimine kadar pek çok alanda daha dirençli ve hazırlıklı olmamızı sağlayacaktır.

Yüksek Çözünürlüklü Projeksiyonlar, Makine Öğrenimi ve CBS Tabanlı Finansal Analizler

Kuraklık riskinin analizi, sadece küresel modellerin kaba verileriyle yetinildiğinde eksik kalabiliyor. Özellikle çevre mühendisleri ve sürdürülebilirlik uzmanları, daha yerel ve daha güvenilir verilere ihtiyaç duyuyor. Bir önceki yazımızda, IPCC verilerinin çözünürlük kısıtlarından söz etmiştik. Şimdi, UrClimate Next platformunun makine öğrenimi (ML) ile nasıl yüksek çözünürlüklü veri elde ettiğini, hangi validasyon süreçlerinden geçtiğini ve finans sektöründe (özellikle sigortacılık ve bankacılıkta) nasıl kullanıldığını ele alacağız.

Makine Öğrenimi ve Validasyon

UrClimate Next, IPCC’nin düşük çözünürlüklü projeksiyonlarını otomatik aşağı ölçekleme teknikleriyle iyileştirirken bir yandan da makine öğrenimi yöntemlerini kullanır. Burada amaç, bir bölgede geçmiş gözlemlerle model verilerini karşılaştırıp, modellenen yağış miktarları ve sıcaklık dağılımları arasındaki farkı istatistiksel yöntemlerle düzeltmektir. Veriye dayalı bu “bias düzeltme” veya “bias correction” adımı, özellikle kuraklık analizlerinde son derece önemlidir.

Ekibin uyguladığı doğrulama aşamasında, mevcut meteorolojik istasyon verileri ve bağımsız modellerle kıyaslamalar yapılır. Örneğin, 1990’dan 2020’ye kadar fiili yağış verileri incelenerek platformun ürettiği tarihi simülasyonların ne kadar doğru olduğu tespit edilir. Eğer sonuçlar tutarlı değilse, sistem otomatik olarak parametreleri yeniden uyarlar. Bu süreç, tıpkı bir navigasyon uygulamasının sürekli kendi konum hassasiyetini artırmasına benzetilebilir. Sonuçta elde edilen veri katmanları, 1 km gibi yüksek çözünürlükle coğrafi bilgi sistemlerine aktarılabilir hale gelir.

Doğru Senaryo Seçimi

IPCC Atlas veya benzeri platformlarda, kullanıcılar onlarca modeli ve senaryoyu tek tek inceleyerek kendi bölgesi için en mantıklı seçeneği belirlemeye çalışırlar. Ancak bu oldukça karmaşık ve zaman alıcı bir süreçtir. UrClimate Next, arka planda bütün senaryoları (örneğin SSP2-4.5 veya SSP5-8.5) değerlendirir ve sektörlere göre en uygun projeksiyon verilerini sunar. Yani tarım odaklı bir kullanıcı, yüksek sıcaklık ve düşük yağış senaryosunu; enerji sektörü odaklı bir kullanıcı ise hidrolojik kuraklık senaryosunu öncelikli olarak görebilir.

Böylece “Model seçimi için hangi parametreleri dikkate almalıyım?” sorusu büyük ölçüde ortadan kalkar. Sadece hangi riskin (tarımsal mı, hidrolojik mi, sosyo-ekonomik mi) sizin için daha kritik olduğunu belirtmeniz yeterli olur. Platform size olası kuraklık eğilimlerini ve belirsizlik aralıklarını anlaşılır bir şekilde sunar.

CBS Tabanlı Analizler: Sigorta ve Bankacılık Örnekleri

1. Sigorta Sektörü (Allianz ve Eureko vb.)
Allianz gibi büyük sigorta şirketlerinin doğal afet kaynaklı hasar tahminlerinde ve poliçe fiyatlamalarında coğrafi risk haritaları uzun süredir kullanılıyor. Ancak kuraklık, yavaş gelişen bir risk olduğu için geçmişte bu değerlendirmeler bazen ikinci planda kalabiliyordu. Günümüzde ise tarım sigortalarından orman sigortalarına kadar pek çok branş kuraklık faktörünü dikkate alıyor.

UrClimate Next, sağladığı yüksek çözünürlüklü kuraklık risk skorlarını CBS tabanlı haritalar halinde sunuyor. Böylece Allianz veya Eureko gibi sigorta şirketleri, belirli bir bölgedeki tarım arazilerinin 2030-2040 senaryosunda ne kadar kuraklık riskine sahip olduğunu tek bakışta görebilir. Bu sadece tazminat planlamasını kolaylaştırmakla kalmaz, aynı zamanda çiftçilere hangi dönemde hangi ürünün daha az riskli olabileceğine dair ön önerilerde bulunma imkânı da sunar. Bu, sigorta-sektörünün zarar etme ihtimalini azaltırken, sürdürülebilir tarım politikalarına da destek olur.

2. Bankalar (Kredi Stres Testleri)
Bankalar ise iklim kaynaklı fiziksel riskleri “kredi riski” olarak değerlendirmeye başladı. Zira bir bölge kuraklık nedeniyle tarımsal gelirini kaybederse, o bölgedeki kredilerin geri ödenme ihtimali de azalabilir. Aynı durum suya bağımlı sanayi kolları için de geçerli.

UrClimate Next, bankalara lokasyon bazlı “kuraklık duyarlılığı” analizi yapma fırsatı veriyor. Örneğin, bir bankanın elinde yüzlerce sahada, fabrikada veya tarım işletmesinde ipotekli kredi bulunabilir. Platformu CBS ile entegre şekilde çalıştırdığınızda, her bir konumun gelecekteki kuraklık risk skorunu anında hesaplayabiliyorsunuz. Bu verileri finansal modellerle birleştirerek, “hangi krediler yüksek risk kategorisine girmeli?” sorusunu yanıtlayabilir ve portföy bazında stres testleri hazırlayabilirsiniz. Böylece, Avrupa Merkez Bankası veya yerel düzenleyici kuruluşların talep ettiği iklim stres testlerini daha net ve hızlı yapma olanağı doğuyor.

Sonuç

Kuraklık, iklim değişikliğinin en sessiz ama etkisi derin olan tehditlerinden biridir. Tarım, enerji, içme suyu yönetimi ve ekonomi için ciddi sonuçlar doğurur. İlk yazımızda kuraklığın türleri ve IPCC verilerinin sınırlılığından bahsetmiştik. Bu ikinci bölümde ise makine öğrenimi tabanlı yaklaşım ve CBS entegrasyonu ile nasıl yüksek çözünürlüklü, güvenilir analizler yapılabileceğini gördük.

UrClimate Next, IPCC’nin küresel projeksiyonlarındaki çözünürlük açığını kapatarak, validasyon süreçleriyle desteklenen ve sektör ihtiyaçlarına göre özelleştirilmiş veriler sunar. Mühendislik risk yöneticileri, sürdürülebilirlik danışmanları, sigorta ve bankacılık temsilcileri için bu tür veri odaklı araçlar, hem büyük resme hâkim olmayı hem de en küçük lokasyona kadar inerek karar vermeyi kolaylaştırır.

Kuraklık riskleri gelecekte daha da önem kazanacak gibi görünüyor. Dolayısıyla makine öğrenimi, doğru senaryo seçimi ve CBS destekli analizlerin harmanlandığı bu yeni nesil veri platformları, uzun vadeli ve sürdürülebilir stratejiler oluşturmanın anahtarı haline geliyor. Kendinizi ve projelerinizi kuraklık riskine karşı hazırlamak istiyorsanız, yüksek çözünürlüklü model verileri ve doğru validasyon mekanizmalarına yatırım yapmanız şart. UrClimate Next bunun için yenilikçi ve kolay bir çözüm sunuyor.